Çavdar Tarlasında Çocuklar




Yıllar yıllar önce bir sevdiceğim vardı. gerçekten onu sevmiştim aslında ki hala da severim ama olmadı işte. herneyse konu benim ilişkim değil. o sevdiceğim ki ismi Mehmet Fatih'dir, bana önerdiği birçok kitaptan nedense sadece Çavdar Tarlasında Çocuklar isimli kitap daha çok aklımda yer etmiştir. yıllar boyunca kitapçılarda olsun kitap fuarlarında olsun kitabı görüp satın almaya yeltensem de bir türlü olmadı işte. gecenlerde arkadaşım Hülya ile buluşmaya diye evden çıkma lütfünde bulunduğumda onu beklerken kitapçıya uğradım ve kitaplara bakınmaya başladım. kitaplara bakınırken Açlık Oyunları'nın ikinci kitabını gördüm. şöyle bir uzandım da sonradan aklım başıma geldi de aldıgım kararı hatırlayıp hemen o raftan uzaklaştım. (bugün birazcık konuşasım var sanırım ki uzattıkça uzatma meğilindeyim. kusuruma bakmayın.) kitapçıda gerilere doğru gittiğim zaman tam bana göre bir raf buldum. o kadar çok popüler olmamış ama ciddi anlamda bir maden olduğuna inandığım bir rafın karşısında duruyordum. bir kitap beğenmiştim ve çıkmaya hazırlanıyordum ki orada sarı sarı parlayan bu zevksiz kitap kapağı tasarımına sahip Çavdar Tarlasında Çoçuklar isimli kitap gözüme battı -pardon çarptı. Fatih'i hatırlayıvermiştim. ne kadar çok beğendiğini anlatışını falan. belki de artık kitabı almalıyım diyip kitabı satın aldım.
kitap zaten çok uzun uzadıya anlatılan bir konuya sahip değil. ağır bir dili de yok. belki bir ara canım sıkılır gibi olmuştu yani karakterimiz öyle heyecanlı olaylar yaşamıyor. Holden isimli 16 yaşındaki karakterimizin okuldan atıldığını öğrendikten sonra Noele 3gün kalan sürede ailesinin yanına gidene kadar başından geçen olayları kendi ağzından ve kendi bakış açısından okuyoruz. yani eğrisi yada doğrusu ile desem daha doğru olur sanırım. sonuçta ergenlik dönemindeki büyüklere ve yetişkin olmaya özenen, küfürü ağzından eksik etmeyen bir erkek çocugunun düşünceleri bunlar. tabi ki de yazar bunu çok iyi bir şekilde yanıstmış demeliyim. kitapta Holden'in arkadaşlarına olan yorumu, okuluna ve öğretmenlerine olan yorumu, ailesine olan yorumu, kız arkadaşları ve kızlar hakkındaki genel yorumu, yaşadığı şehir New York ve parklarındaki havuzun içinde yaşayan ördeklere olan yorumu, New York'un küçük barları ve oraya daha minik yerlerden gelip de bir ünlü aktör görür müyüz ümidini taşıyan kızlara olan yorumu, daha lüks yerlerdeki zengin insanlara olan yorumu, rahibeler hakkındaki yorumu, küçük çocuklar ve ilkokul koridorları hakkındaki yorumu ve çok sevdiği küçük kız kardeşi hakkındaki yorumlarını okuyoruz.
güzel bir kitaptı ama heyecan verici bir yanı yoktu desem umarım haksızlık yapmamış olurum. yine de farklı bir tadı vardı. mesala kız kardeşinin okuluna gittiğinde koridorların sanki geceden birisi işemiş de sabah da temizlik amaçlı silindiğinde kokunun daha beter olarak etrafa yayılmışçasına kokmasından bahsettiğinde evet dedim benim de zamanımda okulumuzun koridorları böyle berbat kokardı gibi bazı anılarımı canlandırdı hani.
herneyse çok konuştum.


fotoğrafı bu blogdan aşırdım buradan.

"Pek çok insanın hakkında konuştuğum için üzgünüm. Bildiğim tek şey; size anlattığım herkesi biraz özlüyorum. Bizim Stradlater'ı ve Ackley'i bile, sözgelimi. Sanırım o lanet Maurice'i bile özlüyorum. Sakın kimseye bir şey anlatmayın. Herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."

Çavdar Tarlasında Çocuklar (Özgün adıyla: The Catcher in the Rye)
J. D. Salinger.

6 yorum:

Pelin P.A. dedi ki...

Çok güzel bir tanıtım olmuş. Uzun yaz güneşlenmelerinde okunası bitirilesi bir tadı var.

Kazım dedi ki...

Ne güzel yazmışsın Polim..

polunochnaya dedi ki...

Pelin teşekkür ederim.


jukacım yerim.

Bucanni dedi ki...

okunacaklar listeme kitaplarımı seçtim gidiyorum. teşekkürler.

polunochnaya dedi ki...

rica ederim. =)

poroco dedi ki...

ne güzel sade bir dili vardı kitabın.
holden nasıl umursamaz, hazırcevap, serseri ruhlu ve aynı anda etrafında olanları okumaya görmeye yetecek kafar da zeki ama düşünceli.
birsolukta okuyup biten bu kitabı hatırlatan güzel yazı onun akıcılığında. ben ise onun küstahlığını almayı umuyorum.