Devlet Ana


Kemal Tahir'in yazdığı kitabı Devlet Ana'yı okurken o kadar sevdim ki bitmesin diye bölümleri sindire sindire ara vererek okudum. Evet daha erken bir zamanda okumam gerekirken ben daha yeni okudum.
Okudum ve çok sevdim. Kesinlikle okunması gereken kitaplardan birisi diyebilecek kadar... Hatta şu zamana kadar en çok sevdiğim dediğim Amerikan Tanrıları kadar çok sevdiğim bir kitap diyorum.


Evet kitabı neredeyse 2 aydır okuyordum. Biraz okuyor biraz hayal kuruyor biraz yine okuyordum. Okudukça Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü isimli filmi hatırlayıp onun üstünde de düşünüyordum. Eh filmi de beğendiğim için kitapla ilgili bağlantı kurmak işi daha da eğlenceli kılıyordu. Kitap ile film aynı zaman dilimindeki Türklerden bahsediyor ve ikisinde de bacılar, ağalar, savaşlar, hileler, devlet işleri, mert insanlar, doğruluklar, iyilikler ve çıkarcılar...


Kemal Tahir'in 1967'de yayınlanan romanı, 1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü kazanmış. Kitap Osmanlı Devleti kurulmadan önceki Anadolu'nun halini bize yansıtırken o zamanlar ile şimdinin bazı(!) insanlarının pek de farklı olmadığını hatta bariz bir şekilde daha 'vicdan sahibi, adaletli' insanların var olduğunu bize gösteriyor.


Kemal Tahir'in kullandığı dil de insanı kitaba bağlıyor, o zamanı daha iyi yaşatıyor. Karakterleri daha bir içten, daha bir kendine bağlıyor. İstanbul Türkçesi ağzı ile yazılmış Anadolu Türkleri ile ilgili bir roman insana ne kadar inandırıcı gelebilir ki?
Kitabı satın aldığım gün yanımda olan ve aslında kitabı almama sebep olan asırlık arkadaşımın yorumuna katılmamak elde değil. Demişti ki; nasıl yabancı yazarların yazdıkları fantastik kurgu türü kitaplar var ise ben de Kemal Tahir'in bu kitabını öyle görüyorum.


"Kemal Tahir, Türk tarihi ve toplumu hakkındaki orjinal ve sağlam görüşlerinden hareket ettiği için hem 'mahalli ağızları', hem Türkçe'nin küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve aşarak kullanabilmiştir. Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı bu davranıştır. Daha önceki romanlarında da görülen bu özellik, 'Devlet Ana'da en yüce noktasına erişmiştir. Türkçe'nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları, zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir'in eserlerinde kendini göstermektedir." Selahattin Hilav.

Yozlaşmamış Kedi




Terry Pratchett'in yazıp, Gray Jolliffe'nin resimlediği eğlenceli kitap Yozlaşmamış Kedi İthaki Yayınlarından yayınlanmış. Tesadüfen çarşamba günü kitabı edindim ve perşembe günü bir anda kitabı bitiri verdiğimi fark ettim.



Gördüğünüz gibi kitabın yazılış amacı belli. Kendi kendinize gelin güvey olup kitaba farklı amaçlar ölçüp biçmeyin, boş yere yorulmayın diye Terry Pratchett size durumu belirtmiş.

Yozlaşmamış kedi tam anlamıyla bir gerçek kedi hareketi klavuzudur. Size yol gösterici niteliği de taşır. Yazarın da dediği gibi gerçek kediyi gördüğünüzde onu tanımıza yardımcı olur. Onun davranışlarını yadırgamamanız gerektiğini açıkça belirtmek için vardır.



Sizinle tüm deneyimlerini paylaşır. Yani bir anlamda yaşanmış olaylardır. Kedilerle ilgili dikkat etmemiz gerekenleri sıralar. Öncelik tabi ki de isim verirken nelere dikkat etmemiz gerektiğidir. Samimidir. Daha ne olsun ki! Hem de kedimizin ismi konusunda bize önerilerde bulurken kedisinin ismi konusunda itirafta bulunacak kadar...




Gerçek kedi hareketi nedir, gerçek kedi nasıl tanınır, gerçek kedi ne yapar, ne yer, ne içer, nasıl davranır, olaylar karşısındaki tepkileri nelerdir... gibi uzayıp giden olayları bu kitapta okuyarak bir kedi ile evini paylaşmayı düşünenler fikir sahibi olurken, kedi ile yaşayanlar ise sürekli aaa evet evet hahaha hohoho şeklinde eğlenecektirler. Hoş eğer yooo bu kedi bunları yapmıyor derseniz ise yozlaşmış kedi ile yaşıyorsunuz demektir.




Tam anlamıyla bir kediler ve onlarla yaşama klavuzu! Dikkaet edilmesi gereken konular, bilinmesi gereken konular, yapılmaması gerekenler, yapılması gerekenler ve tabiki de her gerçek kedinin kendine has olan özellikleri... Yani her gerçek kedi için a durumu geçerli değildir :)




Bilinmesi gereken şudur: kedileri eğitemezsiniz! Ha onlar sizi kendilerine uydururlar -yani eğitirler o ayrı mesele :)



Kedinizin çeşitli hastalıkları olacaktır. Ama gerçek kediler çoğunlukla doğal biçimde sağlıklı olma eğilimindedirler. Gerçek kedilere özel pek çok hastalık vardır: Huzursuz bacak sendromu, sinek kağıdı, oturup hafif hafif hıçkırma, çimen yeme, kamyonlar gibi...



Haha bu en çok başıma gelendir. Mesela tam evden çıkarken kedilerden dişi olanın mutfağa doğru gittiğine eminken kapının oraya geldiğimde bir bakarım ki kedi kapının önünde bekleyip mırrr diyerek bana bakmaktadır. Yada odama girmelerini istemediğim bir anda kendimi hızlı sanıp odadan çıkarken seri bir şekilde kapıyı açıp hemen kapatırım. Kısa bir süre sonra erkek kedi oda kapısının önünde mırlamakta içeriden de mır sesi gelmektedir. Offf hangi ara sen odaya girdin ki orada cilveleşiyorsunuz?

"Artık bütün kediler Schrödinger kedisidir. Bunu anladığınız vakit, tüm bu kedi meselesini kavrarsınız."




Gerçek kediyi azarlamanız, suçlamanız, sesinizi yükseltmeniz, cezalandırmanız onun için bir şey ifade etmemektedir. Boşuna uğraşmayın. Ona karşı ne kadar yufka yürekli olduğunuzu bilir ve olay karşısında hep o şirin ifadeyi takınır.

Ve işte gerçek kediler hakkında bir çok gerçekler...



Burada tüm kitabı anlatmadan kaçıp öğlen uykusuna yatıp miskinlik yapmakta olan Susam ve Lokumu rahatsız edip ters bakışları ve mırrrrlamaları sırasında onlara sevgi dağıtayım yufka yüreğimle...

Genç Mustafa




Sırf şu çıkan haberler yüzünden kitabı alıp okumak istedim. Okudum bitirdim ve hatta kitabı anneme bıraktım. İnsanlar bu kitap ilk çıktığında neden bu kadar büyüttüler anlamıyorum. Kitap şuan bende olmadıgı için görsellerini internetten buldum. Daha çok kare ekleyebilirdim buraya ama gereği yok. Zaten kitapçılara gittiğiniz vakit göreceksinizdir ki zaten kitap Atatürk'ün Harbiye askeri okulda geçen dönemini belli bir konu çevresinde anlatıyor.




Atatürk elleri bağlandı, suratına yumruk yedi, sopayla dövüldü, yüzü tekmelendi, içki içti, namaz kıldı gibisinden bir sürü yorum geldi. Ne yani çizgi romanda yazsalar banyoya girmişti, su içmişti deseler onu da mı yorumlayacaklardı? Ben anlamıyorum. Her neyse. O kadar kitap okuyorsanız alın bunu da okuyun derim. Maalesef etraftandan duyma sözlerle fikir sahibi olunmuyor.

Uçan Şato



Diana Wynne Jones'un Uçan Şato isimli kitabını okuduktan kısa bir süre sonra Uçan Şato isimli bir kitabının oldugunu kitapçıda her zaman ki gibi amaçsızca gezerken gördüm.

Howl'un uçan şatosunun devamı dedim ama kitabın yarısına geldim ne Howl'dan ne ateş cini Calcifer'den ne de sevgili Sophie'den bahsediliyordu. Oysa ki kitabın arka kapağında yazıyordu "Yürüyen Şato'nun devamı niteliğindeki bu coşkulu roman, mizahi öğeleri ve heyecanıyla bir önceki romanı aratmıyor." ALA Booklist.

Abdullah'ın hayallerinin bir bir gerçek oluşunu okudum. Tabi kitabı okurken bazen kitabın arkasında yazanları unutabiliyorum ve kitabı bitirdiğim zaman "aaa zaten burada da öyle yazıyormuş" diyorum. Gerçekten de ABDULLAH'IN HAYALLERİ GERÇEK OLUYOR!

Genç tüccar Abdullah babasının ölümünün ardından kendine çarşının ortası yerine girişde kalan ama daha çok işine yarayan bir yerde küçük bir halıcı dükkanı açar. Sıradan bir hayatı olan Abdullah'ın büyük hayalleri vardır. Zaten doğumu sırasında da ona gelecekte çok yüksek bir mertebede olacagı vaad edilmiştir. Bu sebeple de akrabaları onu sürekli kol açan eder ve bunun yanı sıra da bu denetimleri sırasında Abdullah'ı sinir ederler.

Günlerden bir gün Abdullah bir yabancı tarafından sihirli bir halı satın alması ile hayatı değişir. Bir anda hayallerinin prensesi Gece Çiçeği ile tanışır. Fakat tanışması ile kızın gözlerinin önünden bir cin tarafından kaçırılması bir olur. Abdullah evlenmeyi hayal ettiği prensesi Gece Çiçeği'nden kolay kolay vazgeçecek değildir. Böylece Abdullah yola koyulur lakin başına gelmedik olay da kalmaz.

Abdullah'ın atıldığı bu macerada bir şekilde yolları ve aslında durumları birbirine bağlı bir sürü sıradışı karakterle birlikte yol alır. Gönülsüz bir sihirli halı, sinirli ve huysuz bir şişe cini, kurnaz ve sahtekar mavi gözlü bir asker ile dik kafalı ama sürekli tetikte bir kara kedi.




Şimdi nasıl olacak da bu karakterler kötü cinin gizemli evini bulup da prenseslerle dolu bu şatoyu kurtarıp kitabın sonu Yürüyen Şato, Howl, Sophie ve ateş cinleri Calcifer'e bağlanacak? Yürüyen Şato'nun devamı ya. Çok şaşırtıcı ama tam da çocuk kitaplarından beklediğim bir sonla bugün kitabı bitirdim. Bence her şey tatlıya bağlandı. Bence yani :)

Cennetteki Yabancılar / Terry Moore



"Öğrendim ki, sevgi yoksa eğer, biz cennetteki yabancılardan fazlası olamayız."

Kitabı sevgili arkadaşım ayrıca Genel Yayın Yönetmeni Alişan Cengiz sayesinde edindim diyebilirim. Bir gün konuşurken artık roman okuyamadıgımı bu aralar dikkatimin çok çabuk dağıldığını bu yüzden grafik roman (graphic novel) tarzını daha çok tercih ettiğimi söylediğimde Gerekli Şeyler'den çıkardıkları yeni kitapları Cenneteki Yabancıları okuyup okumadıgımı sordu. eh tabiki de tavsiye ardından da kitabı edinip okumam farz oldu. Hoş kitabın kapağını beğenmediğim için kitaba yaklaşımım önyargılı oldu diyebilirim.




Ama kapağını açınca çizimlerin yumuşaklığı mı diyeyim hatların yumuşaklığı mı hemen hoşuma gitti. Zaten Terry Moore ismini duyunca da bir yerinden hoplayıvermişti sevgili beynim.






Aslında hikaye çoğu kadına tanıdık gelecektir. Kadınlar ve erkeklerin ilişkileri sırasında beklentileri ve birbirlerini tam olarak anlayamamaları/yada görememeleri. Kadınların kafasına işlenmiş "eğer ona tamamen kendimi verirsem beni terk eder" düşüncesi. (Not: Burada geçen "Kendimi verirsem" kelimesi her şeyi içermektedir.)



Konu çoğu kişi için seks olabilir ama çoğu erkek kadının ona olan ilgisini, bağlılığını ve tüm o kadınsal davranışlarını gördükleri zaman uzaklaşarak kaçamak sekslere yönelebiliyorlar. Günümüzün yeni moda akımı gibiymiş gösterilerek... Aslında doğamız belli. Dönüp dolaşıp geleceğimiz yer de...



Belki de hepimizin yaşadığı tanıdık olaylarla bize kadın erkek ilişkilerini yansıttığı gibi arkadaşlıklar, yakınlaşmalar, kafa karışıklıkları ve sonrasında da fark edişleri bize anlatmıştır. Biliyorum bu kitap pek erkeklere göre değil. Sonuçta konu ilişkiler ama erkeklerin de kendi aralarında kadınlar ve ilişkileri hakkında konuştukları da bir gerçek.






Hatta bazı erkekler hiç hoş olmasa da eski kız arkadaşları ile özellerini bile paylaşabiliyorlar. Bunları ben demiyorum, kitapta okudum da yazıyorum. Bakmayın bana öyle. :)
Ve işte o konuşmalar sırasında nedense kendilerinin göremediğini karşı tarafın anlattıkları ile kıyasladıkları zaman görüp anlayabiliyor ki o kadın farklı olan, sevip sevildiği, istenilen kadın olduğu... Yada egosunu ezip geçen...



Eh tabi bunun yanı sıra Katchoo ev arkadaşları olan Francine'e deli gibi aşıktır. Fakat hayatlarına giren David ve bazı geçmişten kalan kötü anılar durumları biraz karmaşık hale getirecektir. Yoksa tüm kitap Francine'in trajedik aşk hikayesi ile gitse bayılıp kalabilirdim. Bu kadar ümitsiz bir vaka iken iyice umudumu yitirebilirdim. (umut aptallar içindir demeyin lütfen yapmayın!)




"Sanırım hiç atlatamayacağım

Senin söylediklerinden birini

Aşkın aynı bir yetime benzediğini

Beslenemeyen annesiz bir çocuğa"




"Neden bilmiyorum ama hayal ediyorum…

Seni hayal ediyorum.

Seni kaybettiğimi…

Ama hala seni hayal ediyorum.

Sen de böyle mi düşünüyorsun? Merhaba ve Hoşça kal. Kulağa zalimce gelmiyor mu? Nasıl geri alabilirim ki senden kalbimi? Seni kaybediyor olsam da hala seni hayal ediyorum. Seni kaybettiğimi…

Hala seni hayal ediyorum.

Neden bilmiyorum ama hayal ediyorum… Seni hayal ediyorum… Seni kaybettiğimi. Ama hala seni hayal ediyorum.

Seni hayal ediyorum."



"Öğrendim ki, sevgi yoksa eğer, biz cennetteki yabancılardan fazlası olamayız."