Anadolu Manzaraları




Prof. Dr. Hikmet Birand'ın Tübitak Yayınları'nın Popüler Bilim Kitapları serisinden çıkan Anadolu Manzaraları isimli kitabından tesadüfen haberdar oldum. Kursa gittiğim bir gün Kadıköy çarşıdaki bir kitapçının kapısının önünde sergilediği kitapların arasında buldum. Ve şans bu ya kitabın içinden bir sayfa açtığım zaman karşıma ilk çıkan başlık Ankara Çiğdemi oldu. İsmimin Çiğdem olmasından sebep duruma duygusal yaklaşıp kitabı satın aldım ki zaten kitabın fiyatı eski para birimi üzerinden 600.000 TL olarak kalmış ki bu da benim için bir anı olacaktır diyerek kitabın içeriğinden olsun, yazarından olsun bir haber olarak çantama attım çıktım.

Kitabın arka kapağında tam olarak şöyle diyor;
"Prof. Dr. Hikmet Birand (1904-1972), İstanbul Halkalı Yüksek Ziraat Okulu’nu bitirdikten sonra Almanya’da Bonn Üniversitesi’nde doktorasını tamamlamıştır. Daha önce Alıç Ağacı ile Sohbetler kitabını da yayımladığımız Prof. Dr. Birand, bitki sosyolojisi bilim dalının ülkemizdeki kurucusudur. Anadolu Manzaraları kitabı, sudan toprağa, bozkırdan ağaca bir söyleşi düzeni içinde doğa sevgisinin anlatımıdır. İlk kez 1957 yılında yayımlanan ve her geçen gün değeri bir kat daha artan bu küçük ama önemli yapıtın okurlarımızın ilgisini çekeceğini umuyoruz."





Tübitak Yayınları olduğu için belki bir önyargınız olabilir. Anlatım dili ağır olur, bilimseldir, konuya hakim olmayan anlayamaz gibisinden ama hayır, hiç de öyle değil. Yani Prof. Dr. Hikmet Birand öylesine mütevazi bir dille yazmış ve edebi yanı ile öyle güzel süslemiş ki kısa hikayeler okur gibi zevk ve ilgiyle okudum diyebilirim. Bitki sosyolojisi üzerine ne bir bilgim ne de bir ilgim oldu ama şunu da diyebilirim ki kitabı okurken sıkıldığımı da hatırlamıyorum. Hatta tam aksine yer yer şaşırdığımı, ilgimi çektiğini söyleyebilirim. Genel kültür adına aklımda kalan bir kaç bilgi bile oldu.





Kitap çoğu yerde çocukluğumu hatırlattı. Belki de hala toprak yüzü görebilen şanslı insanlardan iseniz bu anlatılanlara birebir şahit oluyor, yaşıyor, normal kabul ediyorsunuzdur. Kesinlikle Anadolu'nun en güzel yanlarını bize teknik bir dil ile değil de kalbinin dili ile aktarmış sayın hocamız. Ve bu sayede ya da tipik vatan sevgimden, duygusal yapımdan sebep olsa gerek 120 sayfalık kitap okundukça benim için sürekli olarak büyüdü de büyüdü.

Zaten Birkaç Söz kısmında değerli hocamız şöyle demiştir;
"Gezilerimde not ettiğim müşahadelerimin, meslek ve ilim çevresini değil, herkesi ilgilendirebilecek yanlarını ayrı ve herkesin anlayabileceği bir dille yazmak, memleketin çeşitli peyzajlarının renklerini, güzelliklerini, oluşlarını, bozuluşlarını, neden ve nasıl bozulduklarını anlatmak, memleket tabiatını, çok da zor olduğunu bilerek, tasvir etmek istemiştim."



Prof. Dr. Hikmet Birand öyle güzel ayrıntılar vermiş ki insan ister istemez "aa benim de vardı." diyerek gülümseyebiliyorum. 1957 yılında yazılmış olmasına rağmen 80ler başında doğmuş olan ben yine de çocukluğuma ait anılar yakalayabilmem bence çok güzeldi. Sonuçta rahmetli hocamız sayesinde o döneme ait Anadolu hakkında bilgi edinebiliyoruz. Evet dedelerimizden de dinliyoruz ama ne kadar farklı bakış açısı o kadar çok ayrıntı demektir benim için. Ve bir bitki sosyolojisi bilim dalının yapı taşından Anadolu'nun belli yerlerine yapılan gezinin tadı da bir farklı.




Kitabın içinde yer yer çizimler mevcut. Gidilen yerlerden, yapılan yolculuklar sırasında görülen çobanlardan, kurak İç Anadoludan geçiş sırasında boylu boyunca uzanan bozkırlardan, yol kenarındaki bir atın mağduriyetinden ve yanındaki eşinin durumundan, yapraklara kadar daha bir çok çizim mevcut. O an bahsi geçen ne ise gözümüzde canlanmasını sağlayan ya da daha çok pekişmesini sağlayan çizimler bunlar. İşte o zaman her ne kadar bu kitap ile yeni tanımış olsam da değerli bir öğretim üyesi olduğuna kesinlikle inandığım Prof. Dr. Hikmet Birand'ın daha fazla kitabına ulaşma isteğim artmıştır. Ve çok klişe bir söz olacak ama KESİNLİKLE okumanızı tavsiye ederim.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Sorun bende de olabilir ama bilmiyorum Ben kitabı okurken öyle böyle değil acayip sıkıldım. Kusura bakma Hikmet Amca.

seventhGalaxyofLight dedi ki...

Ben de bu kitapla bir Bursa sahafında karşılaşmıştım. Lise yıllarımdaki meraklarımı hatırlattı, oflayarak iç çekerek kitabı satın almıştım. Anlattıkları şeyler ve bu kitapla başardıkları, tam da yapmak isteyeceğimiz türden şeyler. Anadolu'yu gezip bitkilerini böceklerini tanıyıp kaybolmadan bir kenara yazmak, çok önemli şeyler. Bir türlü kitabı bitirmek fırsat olmamıştı, ama hatırladığım kadarıyla sıcak ve dingin bir anlatımı var. Sanki dağ yamacında yorgunluk çayı içiyorsunuz da, aşağıdaki vadiyi izliyormuşsunuz gibi hissettiriyor.
Kitabı çok zarif anlatmışsınız, tekrar bulup okuyasım var :) Özellikle resimler ilgimi çekti!